Kloroflorokarbon (CFC), karbon, flüor, klor ve hidrojenden oluşan organik bileşiklerin ortak adıdır. CFC’ler piyasada Freon ticari markası altında üretilir. 1930’larda geliştirilen CFC’ler II. Dünya Savaşı’ndan sonra yaygın olarak kullanılmaya başladı. Halojenleştirilmiş hidrokarbonlar olan bu maddeler, özellikle de trikloroflüorometan (CFC-11 ya da F-ll) ve diklorodiflüorometan (CFC-12 ya da F-12) aerosol spreylerde, soğutucularda, çözücülerde ve köpük üfleyici maddelerde geniş ölçüde kullanılmıştır. Bu kullanım yaygınlığı söz konusu maddelerin zehirli ve yanıcı olmamalarından ve sıvı halden gaz haline (ve tersine) kolayca dönüştürülebilmelerine dayanır.
Ticaret ve sanayi açısından ne kadar değerli olsalar da, CFC’ler önemli çevre sorunları yaratmıştır. 1970’lerde çeşitli bilim adamlarının yaptıkları incelemeler sonucunda, atmosfere salınan CFC’lerin stratosferde biriktiği ve buradaki ozon katmanı üzerinde yıkıcı bir etki yarattığı anlaşılmıştır. Stratosferin ozon katmanı, yeryüzündeki canlıları Güneş’ten gelen morötesi ışınımın zararlı etkilerine karşı korur; ozon miktarındaki en küçük bir azalma bile insanlarda deri kanserinin artmasına ve pek çok organizmada genetik hasarlara neden olabilir. Stratosferde CFC’ler Güneş’in morötesi ışınımının etkisiyle ayrışır ve bileşimlerindeki klor atomlarını açığa çıkarırlar. Bu atomlar da ozon molekülleriyle tepkimeye girerek onları yok eder.
Ozon katmanının incelmesi ve bunun yarattığı tehlikelerin karşısında duyarlılığın artması sonucunda 1970’lerin sonunda ABD, Kanada ve İskandinav ülkelerinde aerosol spreylerin kullanımı yasaklandı. 1990’da 93 ülke yüzyıl sonuna kadar ozon katmanını tahrip eden kimyasal maddelerin üretimine son verme kararı aldı. Bu anlaşmayla az gelişmiş ülkelere 10 yıllık bir muafiyet tanındı.
|