BlueAteSS
  Yaşar KEMAL
 

Asıl adı: Kemal Sadık Göğceli’dir. Özyaşamöyküsünü (Yağmurcuk KuşulKimsecik 7), 1980 eserinden öğrenildiği gibi beş yaşlarında bir kan davasının kurbanı olarak babasını, kaza sonucu bir gözünü yitirdi. İlkokulu bitirmesi de köy-kasaba iletişiminin yarattığı güçlükler yüzünden 16 yaşlarında gerçekleşebildi (Kadirli, 1938), il merkezine göçen aile desteğinde ortaokula Adana’da başladıysa da geçim güçlükleri onu bir an önce geçim derdine düşürdü (Adana 1. Ortaokulun son sınıfından ayrılış, 1941). Bundan sonrası, sürekli denemelerle, bulunabilen her işte tutunma, kazanma iradesiyle geçen zaman dilimidir (ırgat kâtipliği, kitaplık memurluğu, arzuhalcilik, ilkokul vekil öğretmenliği, batos işçiliği, traktör sürücülüğü, su bekçiliği…). Bu yıllar edebiyat yeteneğinin açış fırsatları, çıkış yollan aradığı dönemdir. Şiirler yazar halkbilim alanının ilginç ürünlerini ele geçirmeye çalışır (Ağıtlar, 1943). İstanbul’a geldi, Cumhuriyet gazetesinde yer bulmaya çalıştı (1951). Önce öyküler yazdı, sonra röportajlar hazırladı: Dünyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün (1955, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Başarı Armağanı), içinde Bebek de bulunmak üzere Sarı Sıcak (1952) öyküleri ilgi gören canlı röportajlarını sürdürdü: (Yanan Ormanlarda Elli Gün, 1955; Peri Bacaları, 1957). Teneke (1955), İnce Memet (1955, Varlık Roman Armağanı).

Bugün bütün dünyanın tanıyıp saygı duyup beklediği Yaşar Kemal böylece doğdu; kendini yetiştiren özenli emeğine, yetiştiği coğrafyanın tarihsel sorunlarını kattı; insan sever ülkücülüğüne toplumcu bilinci ekleyerek kendine yatkın bulduğu bir türü, anlatı türünün en yetkin örneği romanı seçmiş oldu. İlk şansı; içinde doğup büyüdüğü Çukurova dokumasında doğayla toplu, ırgatla patronu, ezilenle ezeni, eşkiya ile ağayı, tanımla endüstriyi birlikte yaşar görmesiydi, böylece konuları önce oradan geldi: İnce Memet (2. cilt 1969, 3. cilt 1984, 4. cilt 1988), Orta Direk (1960), Yer Demir Gök Bakır (1963), Ölmez Otu (1969, ilk üçlemesi), Akçasazın Ağaları ana başlığıyla ikinci üçleme denemesi: Demirciler Çarşısı Cinayeti (1974, Madaralı Roman Ödülü), Yusufçuk Yusuf (1975). Aynı yöreden, oranın insanlarından görünümler: Yılanı Öldürseler (1975. Arada destansı anlatılar yayımlamıştı: Üç Anadolu Efsanesi (1957), Ağrıdağı Efsanesi (1970), Binboğalar Efsanesi (1971), bir de belgeselin destansı anlatımı: Çakırcalı Efe (1972). Öyküden vazgeçmiş görünerek -Teneke ile birlikte- hepsini tek ciltte biriktirdi: Bütün Hikâyeleri (1967); röportajlarını da derleyip topladı: Bu Diyar Baştan Başa (1971). Adına duyulan doğal merakla kaleminin bütün ürünlerini halkına sunmak gereğine inandı: Bir Bulut Kaynıyor (son röportajlar, 1974), Taş Çatlasa (1961) fıkralarını zenginleştirdi: Baldaki Tuz (1974), Ağacın Çürüğü (1980). Bu kez büyük kente baleti: Sahipsiz çocukları, kirletilip öldürülen doğası, kendisine çok değişik gelen deniz coğrafyasıyla: Al Gözüm Seyreyle Salih (1976), Allah’ın Askerleri (1978), Kuşlar da Gitti (1978), Deniz Küstü (1978), geçmişe dönük anılar izlenimiyle Kimsecik (1980), Höyük’teki Nar Ağacı (1982), Kimsecik II (1985), Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazanan Kale Kapısı (1986). Anlatılarının bazıları sahneye uyarlandı (Teneke, Yer Demir Gök Bakır, Ağrıdağı Efsanesi…), konularından iyi filmlerin senaryoları çıkarıldı (İnce Memet, Beyaz Mendil, Namus Düşmanı, Alageyik, Karacaoğlanın Karasevdası, Ölüm Tarlası, Yılanı Öldürseler, Yer Demir Gök Bakır), hemen bütün eserleri yabancı dillere çevrildi, yazarlığıyla kişiliği bilinen bütün ödüllerle -Nobel dışında- onurlandırıldı. Son eseri: Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana (1997).

 
  Bugün 16717 ziyaretçi buradaydı!!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol